Modern dijital kameraların dinamik aralığı, insan gözünden daha düşüktür. Bu nedenle çoğu zaman çektiğimiz fotoğraflar bizi hayal kırıklığına uğratabilir: gökyüzünü fotoğraflardaki gibi rengi atmış veya gölgeleri fotoğraflardaki kadar karanlık görmeyiz. Doğal olarak, bunu engellemenin yolu var: PC gücünü kullanarak yüksek dinamik aralıklı fotoğraf işleme algoritmaları kullanmak. Bir dijital kamera aldığımızda, genellikle sensörün çözünürlüğüne (megapiksel sayısı), görselleri JPG mi yoksa RAW olarak mı ürettiğine ve yakın/uzak nesneler için farklı lensler kullanmaya izin verip vermediğine dikkat ederiz. Genellikle sensörün dinamik aralığına (diğer bir deyişle sensörün yakalayabileceği ışık seviyelerine) önem vermeyiz. Eski stil filmlerin CCD'lerden daha az dinamik aralığa sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Bunun yanında film, düşük ışık yoğunluğunda daha parazitlidir. İki kamera türü de insan gözüne kıyasla daha düşük bir ışık seviyesi aralığına sahiptir. Bu nedenle bir manzara fotoğrafı çektiğimizde gökyüzünün rengi atmış, gölgelerin ayırt edilemeyen siyahlara dönüşmüş olduğunu görürüz. Makinenizin gördüklerinizin aynısını kaydetmemesi sinirinizi bozabilir, ancak hepimiz bu soruna alışmış durumdayız. Bunun üstesinden gelmek üzere HDR görsel işleme adında bir algoritma seti kullanılmakta ve dinamik aralık artırılmaktadır. HDR ile insan gözünün görebileceğinden çok daha yüksek bir ışık seviyesine sahip, hatta hiç de gerçek gibi görünmeyen bir görsel meydana getirmek mümkündür. Ancak burada da bazı sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Örneğin fotoğraflara bakmakta kullandığımız monitörler de insan gözünden daha düşük bir dinamik aralığa sahiptir. Filmli fotoğraf makinesi zamanlarında, bir fotoğrafın dinamik aralığını artırmak, filmi geliştirip bastıktan sonra mümkündü. Ansel Adams gibi fotoğrafçılar, "dodging" ve "burning" olarak bilinen bu tür görsel değiştirmede uzmanlardı. Dodging, baskının pozlamasını düşürerek alanı daha aydınlık bir tona getirir, burning ise tonları koyulaştırır. Negatifteki koyu alanlar, baskı kağıdında aydınlık alan olarak görünür, çünkü kağıt üzerindeki ışığa duyarlı gümüş tozları daha az ortaya çıkar ve dolayısıyla daha aydınlık görünür. Aydınlık alanlar ise daha fazla ışık gümüş tuzlara çarptığından baskıda daha karanlık görünür. Fotoğrafları kodlama Geleneksel görseller, renk bilgisini her piksel başına üç bayt olarak kodlar (bir bayt kırmızı, bir bayt yeşil, bir bayt mavi). Her piksel için her kanal, 256 farklı seviye belirtebilir, her piksel tek başına bir 24-bit değer taşıyabilir. Bir HDR görseli ise farklıdır. Basitçe anlatmak gerekirse HDR, standart göresellere göre renk başına daha fazla bit kodlar. Ancak bundan da fazlası var. Bunu anlamak için 'gamma düzeltme'nin anlamını öğrenmemiz gerekiyor. Gamma, bir pikselin renk değerleri ile ne kadar aydınlık algılandığını belirler. Bir fotoğraf makinesinde, sensördeki pikseldeki ışığı iki katına çıkardığınızda, orijinalinin iki katı olan bir değer algılanır - pikselin değeri ile parlaklığı arasındaki ilişki doğrusaldır.
HDR için fotoğraf çekme
HDR'nin LDR'ye dönüştürülmesi, sorunlar
HDR fotoğraflarını LDR sürümüne dönüştürebilecek bazı ton eşleştirme algoritmaları vardır. Ancak bu alan etkin olarak araştırılmaktadır ve hızla değişmektedir. En önemli sorun, otomatikleştirilmiş algoritmaların ton eşleştirmesini çözerken kontrastı (karşıtlığı) düşürmesidir. Bazı algoritmalar ise fotoğrafın kontrastta geniş bir çeşitliliğe sahip olan bölümlerini dikkate almaktadır. Algoritmalar, LDR fotoğrafını oluşturmak için birçok yöntemdenfaydalanmaktadır. Örneğin bazıları, fotoğraflara tek yönlü olarak ton-eşleştirme uygular, ardından yerel yüksek çeşitliliğe sahip bölgeleri kontrastı korumak için farklı bir yöntemle eşleştirir. Sizlerinde anlayacağı gibi HDR fotoğraflarını işlemede hala birtakım sorunlar bulunmaktadır. Yine de fotoğrafları yüksek kontrast ile işlemek, kabul edilen bir yol haline gelmekte ve baş döndürücü fotoğraflar ortaya çıkarılabilmektedir.1116 kez görüntülendi